Belirsizliği Kucaklamanın Felsefi Sırları Kimseye Söylenmeyen Gerçekler

webmaster

A determined professional person, fully clothed in a modest business suit, standing confidently and calmly amidst a dynamic array of abstract, shifting geometric shapes. The figure embodies mental flexibility and adaptability. The background is a bright, spacious, modern office environment with subtle, diffused lighting. High-quality professional photography, perfect anatomy, correct proportions, natural pose, well-formed hands, proper finger count, natural body proportions, safe for work, appropriate content, professional, family-friendly.

Hayatın karmaşık yollarında ilerlerken, kontrolümüz dışındaki belirsizlikler karşısında çoğu zaman kendimizi çaresiz hissederiz, değil mi? Özellikle son yıllarda yaşadığımız pandemi, küresel ekonomik dalgalanmalar ve teknolojinin baş döndürücü hızı, geleceğin ne kadar da öngörülemez olduğunu yüzümüze vurdu.

Ben de eskiden her şeyi planlamaya çalışan, en ufak bir sapmada bile kaygıya kapılan biriydim. Ancak zamanla ve bizzat kendi deneyimlerimle şunu anladım ki, asıl güç, bilinmeyeni kucaklayabilme ve onunla birlikte akabilme becerisinde yatıyor.

Bu sadece bir teslimiyet değil, aksine Stoacılardan varoluşçulara kadar pek çok düşünürün farklı biçimlerde ele aldığı, derinlemesine bir felsefi duruş.

Modern dünyanın getirdiği hızlı değişimlere ve öngörülemezliklere uyum sağlamak, sadece kişisel sağlığımız için değil, aynı zamanda hızla evrilen iş dünyasında ayakta kalabilmek ve yeni fırsatları görebilmek için de hayati bir önem taşıyor.

Çünkü gelecekte hangi trendlerin ortaya çıkacağını kesin olarak bilmek mümkün değil; önemli olan, o bilinmezliğin içinde esnek kalabilmek. İşte tam da bu noktada, “Bilinmezliği Kabul Felsefesi” bize yol gösteriyor.

Aşağıdaki yazıda detaylıca inceleyelim.

Belirsizlikle Dans Etme Sanatı: Zihinsel Esnekliğin Gücü

belirsizliği - 이미지 1

Hayatın her köşesinde karşımıza çıkan o kocaman bilinmezlik duvarı, birçoğumuz için korkutucu, hatta felç edici olabilir. Eskiden ben de o duvarın karşısında donup kalır, her şeyi en ince ayrıntısına kadar kontrol etmeye çalışırdım.

Ama sonra anladım ki, asıl mesele duvarı yıkmak değil, onunla birlikte dans etmeyi öğrenmekmiş. Bu, zihinsel esnekliğin ta kendisi! Zihnimizin kalıplarını kırıp, yeni durumlara, beklenmedik olaylara hızlıca adapte olabilme yeteneği…

Düşünsenize, bir anda işler yolunda gitmezse ya da bir proje beklediğiniz gibi sonuçlanmazsa ne yaparsınız? İşte tam da bu noktada zihinsel esnekliğimiz devreye giriyor.

Ben bunu bizzat yaşadım. Geçtiğimiz yıl bir projemiz tam da son aşamadayken beklenmedik bir yasal düzenleme yüzünden tamamen değişmek zorunda kaldı. İlk başta yıkıldım, uykusuz geceler geçirdim.

Ama sonra “Ne yapabilirim?” diye düşünmeye başladım. Ekip arkadaşlarımla birlikte esnek bir yaklaşımla alternatif çözümler üretmeye odaklandık. Sonuç mu?

Belki başlangıçtaki kadar parlak değildi ama çok daha sürdürülebilir ve öğretici bir deneyim oldu. Bu sayede, planların bazen sadece birer taslak olduğunu, asıl başarının o taslakların nasıl yorumlandığı ve yeniden şekillendirildiği olduğunu anladım.

Zihinsel esnekliğinizi geliştirdikçe, hayat size daha az “engel” daha çok “fırsat” sunmaya başlıyor.

1. Değişimi Kucaklayan Bir Zihin Yapısı Geliştirmek

Değişime direnmek yerine onu bir fırsat olarak görmek, belirsizlikle başa çıkmanın ilk adımı. Sürekli kendini yenileyen bir dünyada yaşıyoruz ve adaptasyon yeteneğimiz, başarımızın anahtarı.

Ben de eskiden küçük bir değişiklikte bile paniklerken, şimdi bunu bir “oyun alanı” gibi görüyorum. Bu zihin yapısı, sadece iş hayatımda değil, günlük yaşantımda da çok işime yaradı.

2. Hata Yapmaktan Korkmamak ve Öğrenmeye Açık Olmak

Yanlış kararlar almak veya başarısız olmak, birçok insan için kaçınılması gereken bir durum. Ancak belirsizlik felsefesi, hataları birer öğrenme aracı olarak görmemizi önerir.

Ben de yaptığım her hatadan bir ders çıkarmaya çalışıyorum. Unutmayın, düşe kalka öğreniriz ve her düşüş, bir sonraki adımı daha sağlam atmamızı sağlar.

Bu sadece bir klişe değil, tecrübeyle sabit bir gerçek!

Güvenli Limanların Ötesine Yelken Açmak: Konfor Alanından Çıkış

Hepimiz bir konfor alanı yaratırız kendimize, değil mi? Bildiğimiz işler, tanıdık insanlar, alışık olduğumuz rutinler… Ama o alanın dışına adım atmadan büyümemiz mümkün mü?

Ben de uzun süre bu konfor alanımın içinde sıkışıp kalmıştım. Risk almaktan çekinir, bilinmeyen sulara açılmaktan korkardım. Bir keresinde, daha önce hiç deneyimlemediğim bir online eğitim projesine girmeye karar verdim.

İçim içime sığmıyordu, “Ya başarısız olursam, ya rezil olursam?” gibi düşünceler beynimi kemiriyordu. Ama bir an durdum ve kendime sordum: “En kötü ne olabilir ki?” İşte o an, bu korkuların aslında beni geride tutan birer illüzyon olduğunu anladım.

Projeye başladım, evet zorlandığım anlar oldu, bilmediğim birçok şeyle karşılaştım. Ama her yeni adımda, yeni bir şey öğrendim ve kendime olan güvenim arttı.

Konfor alanının dışında, büyüme ve gelişim için sınırsız bir potansiyel var. Bazen en büyük fırsatlar, en çok korktuğumuz şeylerin ardında gizleniyor.

O yola çıkmadan asla bilemezsiniz!

1. Küçük Adımlarla Risk Almaya Başlamak

Birden bire büyük sıçramalar yapmak zorunda değilsiniz. Küçük, kontrol edilebilir riskler alarak başlayın. Örneğin, daha önce hiç denemediğiniz bir hobiye başlamak, yeni bir dil öğrenmek veya sosyal çevrenizi genişletmek gibi.

Bu küçük adımlar, zamanla daha büyük riskler almanıza cesaret verecektir.

2. Başarısızlığı Bir Fırsat Olarak Görmek

Başarısızlık, yolun sonu değil, sadece yeni bir başlangıçtır. Her başarısızlık, bize neyin işe yaramadığını gösteren değerli bir geri bildirimdir. Ben de yaşadığım tüm “başarısızlıkları” birer ders kitabı gibi saklıyorum zihnimde.

Onlar sayesinde daha güçlü, daha bilinçli hale geldim.

An’da Kalmanın Büyüsü: Farkındalık ve Meditasyon

Gelecek endişeleriyle boğuşurken ya da geçmişin pişmanlıklarında kaybolurken, şimdiki anın ne kadar kıymetli olduğunu unutabiliyoruz. Ben de sık sık zihnimi geçmişin “keşke”leriyle ya da geleceğin “ya olursa”larıyla meşgul ederdim.

Bu durum, hem beni yorgun düşürüyor hem de şimdiki zamanın güzelliklerini kaçırmama neden oluyordu. Bir arkadaşımın önerisiyle mindfulness (farkındalık) ve meditasyon denemeye başladım.

Başlangıçta çok zorlandım, zihnim sürekli bir yerlere kaçıyordu. Ama düzenli pratikle, kendimi daha çok “şimdi”de bulmaya başladım. Sabah kahvemi içerken sadece kahvenin tadına odaklanmak, yürürken rüzgarın yüzümdeki hissini fark etmek…

Bunlar o kadar küçük şeyler ki, ama hayat kalitemi inanılmaz derecede artırdılar. Anda kalmak, belirsizlik hissini azaltmanın en etkili yollarından biri.

Çünkü belirsizlik, genellikle gelecekle ilgili endişelerden kaynaklanır. Şimdiki ana odaklandığınızda, zihninizdeki o gürültü azalır ve çok daha net düşünebilirsiniz.

1. Mindfulness Pratiklerini Günlük Hayata Dahil Etmek

Basit nefes egzersizleri, yürüyüş meditasyonları veya yemek yerken sadece yediğiniz şeye odaklanmak gibi küçük pratikler, farkındalığınızı artırmanıza yardımcı olabilir.

Sabahları uyandığınızda 5 dakika boyunca sadece nefesinize odaklanmak bile büyük fark yaratır, tecrübeyle sabit!

2. Zihinsel Gürültüyü Azaltma Yolları

Sosyal medyaya ara vermek, doğada vakit geçirmek, sevdiğiniz bir kitabı okumak gibi aktivitelerle zihninizi dinlendirin. Dijital detoks, modern çağın en büyük armağanlarından biri olabilir, ben bunu özellikle hafta sonları uyguluyorum ve kendimi yeniden şarj olmuş hissediyorum.

Duygusal Dayanıklılığı İnşa Etmek: İçsel Gücümüzü Keşfetmek

Belirsizlikle dolu bir dünyada ayakta kalabilmek için duygusal dayanıklılık, yani rezilyans, olmazsa olmaz bir özellik. Hayat bize beklenmedik sürprizler sunduğunda, çöküp kalmak yerine hızla toparlanabilme ve ileriye doğru hareket edebilme yeteneğidir bu.

Ben de birçok kez düşüp kalktım. Özellikle kariyerimin bir döneminde yaşadığım büyük bir iş değişikliği, beni duygusal olarak çok zorlamıştı. Kendimi kaybolmuş, değersiz hissetmiştim.

Ama sonra anladım ki, bu duygular da gelip geçiciydi ve önemli olan, o anlarda kendime nasıl davrandığımdı. Kendimi yargılamak yerine, bu durumun bana neler öğretebileceğine odaklandım.

Destek sistemimi (ailemi, arkadaşlarımı) devreye soktum ve psikolojik destek almaktan çekinmedim. Duygusal dayanıklılık, her şeyi mükemmel yapmak değil, aksine zor zamanlarda bile ayağa kalkacak gücü kendinde bulabilmektir.

Bu bir kas gibidir; ne kadar çok çalışırsanız, o kadar güçlenirsiniz. Her deneyim, bizi biraz daha esnek ve güçlü kılar.

1. Kendine Şefkat Göstermenin Önemi

Zor zamanlarda kendinize acımasızca eleştirmek yerine, bir arkadaşınıza gösterdiğiniz şefkati kendinize gösterin. Hata yapma hakkınız var ve bu gayet insani bir durum.

Kendimi kötü hissettiğimde kendime “Tamamdır, bu da geçer, güçlüsün sen” demeyi öğrendim.

2. Güçlü Bir Destek Sistemi Oluşturmak

Aileniz, arkadaşlarınız veya bir mentorunuz… Hayatınızda size destek olabilecek, dinleyebilecek ve doğru yönlendirebilecek insanlara sahip olmak, duygusal dayanıklılığınızı artırır.

Benim de en zor zamanlarımda yanımda olan birkaç dostum var, onlara minnettarım.

Kariyer ve Belirsizlik: İş Dünyasında Yeni Paradigma

İş dünyası, belki de belirsizliğin en yoğun yaşandığı alanlardan biri. Teknolojinin hızı, küresel rekabet ve sürekli değişen pazar koşulları… Bu ortamda ayakta kalabilmek için “Bilinmezliği Kabul Felsefesi” adeta bir yol haritası sunuyor.

Benim kariyer yolculuğumda da belirsizlikler hep oldu. Hiçbir zaman düz bir çizgi izlemedim, ani dönüşler, beklenmedik fırsatlar ve bazen de hüsranlar yaşadım.

Ama bu her deneyim, beni şimdiki ben yaptı. Özellikle freelance çalışmaya başladığımda, gelecek gelirim, proje bulup bulamayacağım gibi konularda çok büyük belirsizliklerle yüzleştim.

İlk başlarda uykularım kaçıyordu. Ancak zamanla bu belirsizliği bir “özgürlük” olarak görmeye başladım. Kendi kararlarımı verebilme, kendi projelerimi seçebilme özgürlüğü.

Bu, beni daha yaratıcı, daha proaktif ve daha dirençli biri yaptı. İş dünyasında belirsizliği kucaklamak, rekabet avantajı bile sağlayabilir. Çünkü çoğu kişi statükoya bağlı kalırken, siz yeni yolları keşfetmeye cesaret edersiniz.

1. Sürekli Öğrenmeye ve Kendini Geliştirmeye Odaklanmak

İş dünyasındaki belirsizliklere karşı en iyi savunma, sürekli öğrenmektir. Yeni beceriler edinmek, değişen trendleri takip etmek ve adaptasyon yeteneğinizi geliştirmek, sizi daima bir adım önde tutar.

Ben her yıl kendime yeni bir şeyler öğrenme hedefi koyarım.

2. Ağ Kurmanın ve İş Birliklerinin Önemi

İş dünyasında tek başına olmak, belirsizliği daha da artırabilir. Güçlü bir profesyonel ağ kurmak, farklı sektörlerden insanlarla iş birliği yapmak, yeni fırsatlar yaratırken aynı zamanda riskleri de dağıtır.

Birçok önemli projem, aslında bu güçlü ağ sayesinde hayata geçti.

Özellik Belirsizliği Kucaklayan Yaklaşım Belirsizlikten Kaçınan Yaklaşım
Duygusal Tepki Merak, esneklik, öğrenme isteği Kaygı, panik, direnç, çaresizlik
Karar Alma Duruma göre uyarlanabilir, alternatif planlar Katı, plansızlıkta donakalma, erteleme
Gelişim Potansiyeli Yüksek, sürekli öğrenme ve adaptasyon Düşük, konfor alanında kalma, statükocu
İş Hayatında Yaklaşım İnovasyon, risk alma, fırsatlara açıklık Muhafazakar, değişime kapalı, yenilik korkusu

Finansal Belirsizlikle Başa Çıkma Yolları: Akıllı Adımlar

Geleceğin ekonomik koşulları, enflasyon, küresel piyasalardaki dalgalanmalar… Finansal belirsizlik, hepimizin hayatında önemli bir yer tutuyor ve çoğu zaman büyük bir stres kaynağı olabiliyor.

Ben de bu konuda çok endişelenen biriydim. Her ay bütçe yapmak, yatırımlarımı takip etmek beni yoruyordu. Ancak “Bilinmezliği Kabul Felsefesi”ni finansal hayatıma uygulamaya başladığımda, bakış açım tamamen değişti.

Artık amacım her şeyi kontrol etmek değil, belirsizliğe karşı daha dirençli bir finansal yapı kurmak oldu. Bu, sadece daha çok para kazanmakla ilgili değil, aynı zamanda olası dalgalanmalara karşı hazırlıklı olmakla da ilgili.

Örneğin, acil durum fonu oluşturmak, farklı yatırım araçlarına yönelmek ve harcamalarımı daha bilinçli yapmak gibi adımlar attım. Bunlar bana sadece finansal bir güvenlik sağlamadı, aynı zamanda zihinsel bir rahatlık da verdi.

Çünkü biliyorum ki, yarın ne olursa olsun, bir miktar hazırlıklıyım ve en azından bir “B” planım var.

1. Acil Durum Fonu Oluşturmanın Önemi

Beklenmedik harcamalar veya gelir kaybı durumlarında sizi ayakta tutacak bir acil durum fonu oluşturmak, finansal belirsizliğe karşı en önemli adımdır.

Ben her zaman 3-6 aylık giderimi karşılayacak bir fonu kenarda tutmaya çalışırım. Bu bana inanılmaz bir güven veriyor.

2. Çeşitlendirilmiş Yatırım Stratejileri

Tüm yumurtaları aynı sepete koymamak, finansal riskleri azaltmanın altın kuralıdır. Hisse senetleri, tahviller, gayrimenkul veya alternatif yatırım araçları…

Farklı alanlara yatırım yaparak, piyasadaki dalgalanmalara karşı daha dayanıklı bir portföy oluşturabilirsiniz. Benim gibi küçük yatırımcılar için bile bu kural hayati önem taşıyor.

Mutlu Bir Yaşam İçin Belirsizliği Kucaklamak: Zihinsel Refah

Sonuç olarak, hayatın bize sunduğu tüm belirsizliklere rağmen mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmek mümkün. Bu sadece bir dilek değil, aynı zamanda ulaşılabilir bir hedef.

Ben de bu felsefeyi hayatıma entegre ettikçe, çok daha sakin, çok daha tatmin edici bir insan olduğumu fark ettim. Eskiden küçük bir aksilikte bile dünyam yıkılırken, şimdi “bu da geçer” diyebiliyorum.

Bu, pasif bir teslimiyet değil, aksine aktif bir kabulleniş ve öğrenme süreci. Hayatın karmaşık dansında her zaman bildiğimiz adımları atamayabiliriz.

Bazen doğaçlama yapmak, yeni figürler denemek gerekir. Belirsizliği kucaklamak, hayatın bize sunduğu her anı daha derinlemesine deneyimlememizi sağlıyor.

Unutmayın, en güzel sürprizler genellikle beklemediğiniz anlarda ortaya çıkar. Bu yolculukta yalnız değilsiniz, hepimiz aynı gemideyiz ve bu denizde beraber yol alıyoruz.

Kendinize güvenin, esnek olun ve hayatın size fısıldadığı o bilinmeyen şarkıya kulak verin.

1. Şükran Duygusunu Geliştirmek

Sahip olduğunuz şeylere odaklanmak, belirsizlikler karşısında bile pozitif kalmanızı sağlar. Her gün minnettar olduğunuz 3 şeyi yazmak gibi basit bir pratikle şükran duygunuzu geliştirebilirsiniz.

Ben bunu düzenli olarak yapıyorum ve hayatıma pozitif bir enerji katıyor.

2. Esnek ve Açık Fikirli Olmanın Gücü

Hayata karşı esnek ve açık fikirli olmak, yeni deneyimlere ve olasılıklara kapı açar. Değişime direnmek yerine, onu bir fırsat olarak görün. Hayatın size sunduğu her şeyi bir macera olarak kabul etmek, bilinmeyene karşı olan korkunuzu azaltır ve sizi daha özgür kılar.

Girişi Kapatma

Hayatın bir maraton değil, bir dans olduğunu bu uzun yolculukta bir kez daha anladım. Belirsizlikle dans etmek, her adımı özenle atmak, bazen de ritmi değiştirmek demek. Bu felsefe, bana sadece zorluklarla başa çıkmayı öğretmedi, aynı zamanda hayatın her anındaki güzellikleri ve fırsatları görmemi sağladı. Unutmayın, en büyük gelişmeler genellikle beklenmedik anlarda, konfor alanımızın dışında gerçekleşir. Kendinize güvenin, değişime açık olun ve her anın tadını çıkarın. İçsel gücümüz, dışarıdaki fırtınalara karşı en büyük sığınağımızdır.

Bilmenizde Fayda Var

1. Günlük tutmak, düşüncelerinizi ve duygularınızı organize etmenin harika bir yoludur. Belirsizlik anlarında hislerinizi kağıda dökmek, size yeni bakış açıları kazandırabilir.

2. Bir mentor veya koçla çalışmak, kişisel ve profesyonel gelişiminizde size rehberlik edebilir. Dışarıdan bir göz, göremediğiniz fırsatları fark etmenizi sağlar.

3. Yerel topluluklara veya online gruplara katılarak benzer ilgi alanlarına sahip insanlarla bağlantı kurun. Sosyal destek, zor zamanlarda paha biçilmezdir.

4. Her gün minnettar olduğunuz 3 şeyi düşünmek veya yazmak, pozitif bir zihin yapısını güçlendirir ve endişeleri azaltır.

5. Kısa vadeli, esnek hedefler belirleyin. Uzun vadeli, katı planlar yerine küçük, ulaşılabilir adımlarla ilerlemek belirsizliği daha yönetilebilir kılar.

Önemli Noktaların Özeti

Zihinsel esneklik, belirsizlikle başa çıkmanın temelidir; değişimi kucaklayın ve hatalardan ders çıkarın.

Konfor alanınızdan çıkarak büyüme ve gelişim potansiyelinizi keşfedin; küçük adımlarla risk alın ve başarısızlığı bir öğrenme fırsatı olarak görün.

Anda kalarak farkındalığınızı artırın ve zihinsel gürültüyü azaltın; mindfulness pratiklerini günlük hayatınıza dahil edin.

Duygusal dayanıklılığınızı inşa edin; kendinize şefkat gösterin ve güçlü bir destek sistemi oluşturun.

Kariyerinizde ve finansal hayatınızda belirsizliği kabul edin; sürekli öğrenmeye, ağ kurmaya, acil durum fonu oluşturmaya ve yatırımlarınızı çeşitlendirmeye odaklanın.

Mutlu bir yaşam için şükran duygusunu geliştirin, esnek ve açık fikirli olun.

Sıkça Sorulan Sorular (FAQ) 📖

S: “Bilinmezliği Kabul Felsefesi” dediğimiz şey tam olarak ne anlama geliyor ve bugünün dünyasında bu neden bu kadar önemli bir hale geldi sizce?

C: Ah, bu soru beni hep düşündürür. Aslında bu felsefe, hayatın bize sunduğu her şeyi, özellikle de kontrol edemediklerimizi kucaklayabilme sanatı diyebiliriz.
Eskiden sanırdım ki her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlarsam, olası tüm riskleri ortadan kaldırabilirim. Ama gelin görün ki hayat hiç de öyle işlemiyor.
Pandemi döneminde yaşadıklarımız, ekonominin birdenbire ne hale geldiği ya da teknolojik gelişmelerin akıl almaz hızı… Bunlar bana gösterdi ki, en sağlam planlar bile bir anda altüst olabiliyor.
İşte bu noktada, “Bilinmezliği Kabul Felsefesi” devreye giriyor. Bu, pasif bir teslimiyet değil, tam tersi, aktif bir adaptasyon becerisi. Yani rüzgar ne yöne eserse essin, yelkenlerini ona göre ayarlayabilme hali.
Bu sadece kişisel ruh sağlığımız için değil, iş hayatında ayakta kalmak, hatta yeni fırsatlar yaratabilmek için de olmazsa olmaz bir yetenek haline geldi.
Geleceği yüzde yüz tahmin edemesek de, o belirsizliğin içinde esnek kalabilenler, kendilerine yeni yollar açabiliyor. Ben de kendi tecrübelerimden yola çıkarak şunu çok net anladım; en büyük gücümüz, değişime ne kadar hızlı ayak uydurabildiğimizde gizli.

S: Peki bu felsefeyi günlük hayatımıza nasıl adapte edebiliriz? Kulağa hoş geliyor ama somut olarak ne yapmalıyız?

C: Kesinlikle doğru bir soru! Felsefe dediğin sadece kitaplarda kalmamalı, değil mi? Ben bunu kendi hayatımda birkaç basit ama etkili adımla uygulamaya çalıştım.
Mesela, en basitinden, sabah kahvemi içerken günün planını yapmak yerine, o anki duygu durumuma odaklanmaya başladım. Akşam yemeğine misafir gelecek, her şey tıkırında olmalı diye kasılırken, birden elektrik kesildiğinde ya da sipariş geciktiğinde paniklemek yerine, “Canım sağ olsun, ne yapalım, mum ışığında pizza yeriz biz de!” diyebilmeyi öğrendim.
Bu minik kabullenişler bile insanın omuzlarındaki yükü nasıl da hafifletiyor, şaşırırsınız. İş hayatında da öyle. Benim gibi, “Bu proje illa böyle olacak!” diye direten biri için, ekip arkadaşlarından gelen yeni fikirlere açık olmak, beklenmedik bir krizde B planını hiç zorlanmadan devreye sokmak, büyük fark yaratıyor.
Bir de tabii, maddiyat… “Aman her şeyimi kenara atayım, ne olur ne olmaz” derken, kenarda acil durum için birkaç aylık geçimimi sağlayacak birikimimin olması bana inanılmaz bir güven veriyor.
Yoksa borsadaki iniş çıkışları mı takip edip zengin olacağım? Hayır, sadece hayatın bana sunduğu sürprizlere karşı biraz daha hazırlıklı oluyorum. Bu sadece finansal değil, ilişkisel olarak da geçerli.
Karşımdakinin ne düşüneceğini, ne hissedeceğini kontrol edemem. Ama kendi sınırlarımı belirleyebilir ve o belirsizlik içinde kendi iç huzurumu koruyabilirim.
Bu, küçük adımlarla başlayan, zamanla insanın içine işleyen bir yaşam biçimi haline geliyor.

S: Bilinmezliği kabul etmek, hedeflerimizden vazgeçmek ya da pasif kalmak anlamına gelmiyor mu? Bu ikisi arasındaki farkı nasıl ayırt edebiliriz?

C: İşte bu çok sık karşılaşılan bir yanılgı ve bu konuda kendimi bizzat aydınlatmam gerekti. Hayır, bilinmezliği kabul etmek asla bir teslimiyet ya da pasiflik hali değil.
Tam tersi, bu aslında çok daha aktif ve bilinçli bir duruş. Bir düşünün, bir geminin kaptanı fırtınanın ne zaman çıkacağını, ne kadar süreceğini bilemez.
Ama fırtına çıkmayacak diye hazırlıksız mı olur? Elbette hayır! Denizcilik kurallarını bilir, gemisini sağlam tutar, mürettebatını eğitir ve fırtına çıktığında en iyi şekilde yön vermeye çalışır.
Bizim felsefemiz de tam olarak bu. Hedeflerimizden vazgeçmiyoruz. Aksine, hedeflerimize giden yolda karşılaşabileceğimiz her türlü rüzgara, dalgaya karşı daha esnek, daha dirençli ve daha hazırlıklı oluyoruz.
Benim için bu, hedeflere giden yolda çizdiğim o “mükemmel” yol haritasının, sadece bir rehber olduğunu kabul etmek demek. Yeri geldiğinde rota değiştirebileceğimi, yeni yollar keşfedebileceğimi, hatta bazen varış noktasının bile değişebileceğini bilmek.
Pasiflik, “Ne olursa olsun” deyip hiçbir şey yapmamakken, bilinmezliği kabul felsefesi, “Ne olursa olsun, ben en iyisini yapmaya çalışacağım ve duruma göre adapte olacağım” demektir.
Bu, enerjimizi kontrol edebileceğimiz şeylere harcamak, kontrol edemediklerimizi ise olduğu gibi kabul edip onlarla yaşamayı öğrenmektir. Asıl güç, fırtınanın dinmesini beklemek değil, fırtına varken bile yelken açabilmektir.